ÖZLÜYORUM

   
ÖZLÜYORUM
 Eskiden kola, gazoz filan alırdık ya; kapağını açtığında dakikalarca gazı, kabarcıkları yüzüne yüzüne vururdu insanın. Ard arda üç yudumdan fazla içemezdik. Boğazımızı tırtıklardı asidi. Dondurmacının, metrelerce çevresi vanilya kokardı. Pazar yeri kokusu diye birşey vardı. Mevsim meyve ve sebzelerinin çıktığını anlardık. Zaten herşey mevsiminde yetiştirilirdi. Turfanda lükstü. Şimdilerde genç ve çocuklar, turfanda kelimesine ne bilmiyorlar. Akasyaların kokusu vardı, kirazın kurdu. Bir de her evin çatısında bir kuş yuvası olurdu, her mahallenin sahipsiz kedi ve köpekleri. Komşular çiçek tohumu değiş-tokuş ederlerdi. Mahallelerin teyzeleri olurdu; ekmeklere reçel, yoğurt, yağ; olmadı salça sürüp çocuklara veren. Her bahçede bir masa, iftardan sonra pişi yiyip, çay içen sohbeti bol şen komşular vardı. Eskiden aşklar da öyle kolay yaşanmaz, hemen tüketilmezdi. Öyle evlenmeden önce öpüşülmez, yanında küçük kardeş olmadan nişanlıyla filan buluşulmazdı. Doğum günlerinde kitap ya da hatıra defteri hediye edilir; sadece çok özel arkadaşlar için en sevdiği 45'lik plak alınırdı. Kadınlar evlerini el emeği divan örtüleri, örgü perdeler, saten yastıklar, danteller, örgü paspaslar ile süslenirdi. Her sokakta dikiş bilen birisi olur, model model elbiseler, etekler diktirilirdi. Kimse telefon kullanmaz ama herşey bilinirdi. Hayat eskiden çok süslüydü. Yaşam sade idi. İnsanlar sade idi. Şartlar sade idi.

     Gençler; Bonie M, Abba dinler, dans ederdi. Çok özenirdim onlara. Ah bir büyüsem ben de onlarla dans etsem derdim. Büyüdüm. Hem de çok büyüdüm. Yine de yetişemedim onlara. İsterdim ki kırklarımı o yıllarda yaşamış olmayı. Ama olmadı. Ben büyürken yıllar da geçip gitti. Özlüyorum bazı şeyleri, hepsi bu..

     Neyi özledim biliyor musun?

     Her sabah aynı saatte öten şu kargayı. Ördek desenli pazen pijamamı. Mavi idi. Ben mavi rengi pek sevmem üstelik. Ayşegül'ü özledim. Bir de ikizi Şermin'i. Sahip olduğum ilk arkadaşlarımı. Dondurmalarımızı değiş-tokuş etmelerimizi. Mahallemizin her bahar gül kokmalarını. Ramazan akşamlarını özledim, iftardan sonra sahura kadar yakantop oynamalarımızı. Yağmuru özledim.Yolun kenarlarından akan yağmur sularında ters istikamet yürümelerimi. Fatmanur'un örüklerini çekip eve kaçmalarımı. Ağlama seslerini duyunca da hissettiğim pişmanlıklarımı. Yağmur damlalarının teneke saksılara düşüş seslerini. Postacıyı özledim. Sokağa girdiği andaki insanların sorgulu bakışlarını. Duydum artık yaşamıyormuş. Mektup kokusunu özledim. Zarfın içinden çıkan nasılsınları, kurumuş çiçek yapraklarını, sepet sepet yumurta sakın beni unutmaları. Heidie'yi, Pinokyo'yu özledim ama en çok Flanderler'in köpeğini Üstelik köpeklerden çok korktuğum halde. Akşam olunca o günkü oyunda kazandığım gazoz kapaklarını saymayı. Öazledim babamın ben sokaktayken endişeli hallerini. Arabasız, dumansız yeşil ilçemi özledim. En çok da kapımızın önündeki ıhlamur ağacını. Ihlamur kokulu akşamları.

     Özledim işte birşeyleri bu gece, her gece, dünyamda, rüyamda. Şimdi bana o günleri geri getirebilir misin? Oynayabilir miyiz bizim bahçede, kapımızın önünde oba kurup evcilik? Arkadaş olalım mı? Oynayalım mı?

   Seda ATALAY


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Seda'nın Kalemi

SEVGİLİ ÖMER

Sevgili Ömer, Bugün doğum günün, ben seni aramayacağım. Kutlamayacağım... Ömer,geçenlerde seninle ilgili bir haber öğrendim ve numaranı...