ÇİFTE KAVRULMUŞ KÜÇÜK RENKLİ LOKUMLAR


ÇİFTE KAVRULMUŞ KÜÇÜK RENKLİ LOKUMLAR
     Bir bayram sabahı  çok erken saatlerdi. Uyanmış ama henüz kalkmamıştım. Telefonum çaldı. Arayacağını tahmin edebileceğim en son kisiydi. Açtım;

-"kapıdayım, zilini bilemedim, açar misin?"

diyordu. Şaşırdım, kalktım, otomata bastım, kapıyı açtım, bekliyordum. On iki daireli apartmanda beşinci katta oturuyordum. Asansör yoktu. Merdivenleri çıkmasını bekledim. Son kata geldiğinde yukarı doğru bakıyordu. Kapıda geriye doğru çekildim, içeri buyur ettim. Girdi... Üzerimi değiştirmek için öbür odaya gittim. Geldiğimde kanepede oturmuş öyle boş boş bakıyordu. Çay koydum ocağa, kahvaltıya oturduk. İkimiz de az konuşuyorduk. Sessizliği ilk bozan hep o oluyor, ben konuştuklarını tek tük sözlerle ya da mimiklerle onaylıyordum. Neden geldiğini hiç sormadım. Bayram günüydü ve o benim konuğumdu. Ben sustukça kendini konuşmaya mecbur hissedercesine konuşacak konular buluyor; konuştukça da saçmalıyor, her defasında da aleyhine bir noktaya geliyordu.

-"Çok sessizsin"

dedi. Tebessüm ettim.

-"Gözlerin bütün öfkeni ifade ediyor ama"     dedi.

-"Saç rengimi bir iki ton daha açmalıyım o halde. Koyu tonlar sert gösteriyor yüzümü"

dedim. Biliyordu siyah saçlarım yıllarca yüzüme sert bir ifade verdiği için kırmızıya boyadığımı.

-"Rengini acarsan turuncu olur ama"

dedi. Gülümsedik... Bir ara telefonu çaldı. Uzun uzun telefonun çalışını izledikten sonra açtı. Belki de ilk defa benim yanımdayken çalıyordu telefonu. Hatta sırf bu yüzden bir dönem evli olabileceğinden şüphe bile etmiş, bu konuda ağız aramalarım beni tatmin etmemişti. Telefondaki sesi duyuyordum. Bir kadındı, bayramlaştılar. Kadının ilk anlarda sesi coşkuluydu ama aynı coşkuyu alamadığından olacak kısa sürdürdü konuşmayı. Ben hiç bir şekilde ilgilenmiyor; ekmeğime sürdüğüm yağ ve reçeli afiyetle yiyor, çayımı yudumluyordum.

-"Lezbiyen"

 dedi. Anlamamışçasına

-"kim?"

diye cevapladım. Telefonunu göstererek konuştuğu bayanı kastettiğini ifade ediyordu.

-"Olabilir bize ne bundan?"   dedim.

-"Doğru... Bize ne.."

dedi. Aklıyla bayanla duygusal bir ilgisinin bulunmadığı mesajını veriyordu. Oysa artık BANA NE idi.. Evindeymiş gibi davranmaya çalışıyor, arada kalkıp hem kendinin hemde benim çayımı tazeliyor ufak tefek şakalar yapıp ortamın gerginliğini bozmaya çalışıyordu. Mimiklerim hala tebessümün ilerisine geçmiyor, hiç soru sormuyordum. Oysa neden gelmişti onca yolu sekiz dokuz saat..! Cesaretini topladı;

- "Özledim"

dedi. Sustum. Kısa bir sessizlikten sonra gülümsedi ve bu bayramı benimle geçirmek istediğini ve o yüzden geldiğini, ancak benim buna hiç sevinmediğimi söyledi. Uzunca bir sure yine sessizlik oldu. Yağlı ve reçelli ekmeğimi yemem bitmişti. Kafamı kaldırdım, yüzüne tebessüm ettim ve

- " Bu sefer lokum getirmemişsin"

dedim. İlk defa ikimiz de aynı anda sesli güldük. İyi bilirdi dışı bol Hindistan cevizli ve içi bol findıklı lokum sevdiğimi. Ama o bana her gelişinde minik minik çifte kavrulmuş renkli lokumlardan getirirdi. Bir gün sormuştum:

-"Neden sevdiğim lokumlardan değil de çifte kavrulmuşundan?"   diye;

-"Bu daha pahalı da ondan"

 diye yanıt vermişti. Bana bir tek lokumun pahallı olanını aldığından hiç itiraz etmezdim. Çok hediyeler alırdı oysa. Ama hep ucuz şeylerdi, pazardan oradan buradan. Hiç kolye almadı mesela. Bilmez miydi acaba kadınlar en çok KOLYE sever... Ya da ben.    Kimbilir...  Kahvaltısını bitirmişti. Son çayı keyf çayıydı. Bardağını aldı, koltuğa geçti. Ben hala masadaydım. Konuşmuyorduk. Çaylarımıza kaptırmıştık kendimizi adeta. Eskiden de biz öyleydik. Aynı müzikleri dinler, çayımızı doldurur bazen şarkıyı mırıldanırdık. JUST ANOTHER DAY IN PARADISE..... Bir şey mırıldandı, sessizliği bozdu. Baktım ne diyor diye.

-"Herkes aynını söylüyor. Devlet memuruyum. Bu zamanda nasıl geçindiririm evi? Ancak bir hemşire yada öğretmenle evleneceğim ki bir şeylere sahip olabileyim."

diyordu. İç sesiyle konuşuyordu. Farkında değildi.

-"Mevsimlik çalışan biri. Yazları yoğun ama kışın boşta."

diyordu. Benden bahsediyordu. Turizm personeliydim; öğretmen ya da hemşire değildim dediği gibi. O ise devlet memuruydu. Daha önceleri evlilikten bir kaç kez söz açmıs ama bir teklifi olmamıştı. Simdi ayrıydık, öyle bir beklentim HİÇ olamazdı. O anda benim sadece bayram ziyaretime gelmiş kendi iç sesiyle konuşan bir konuğumdu. Çayımdan bir yudum aldım;

- "Sana bir öğretmen ya da hemşire bulalım."

dedim. Afalladı... Şaşırmış bir ifadeyle yüzüme baktı... baktım...!

    Seda ATALAY










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Seda'nın Kalemi

SEVGİLİ ÖMER

Sevgili Ömer, Bugün doğum günün, ben seni aramayacağım. Kutlamayacağım... Ömer,geçenlerde seninle ilgili bir haber öğrendim ve numaranı...