BOMBA ETKİSİ


BOMBA ETKİSİ
     Bugün telefonuma bir kaç kez ard arda gelen bir mesaj; "xxxxxxxxxx nolu telefon numaranıza alışverişlerinizden dolayı tanımlanan 2750 TL.değerinde HEDİYE paketinizi 3 gün içinde almazsanız iade olacaktır. xxxxxxxxxx "(irtibat numarası)

       Mesaj oldukça tehditkar..! Sanki paketi almazsam çok şey kaybedeceğim..! Sanki almak zorundayım..! Sanki harcamalarım ile telefon numaramın bir ilgisi var..! Tamamen algı yanıltması. Bedavacı heveslendirmesi.. Gönderici numarası yok. Ama mesajın sonunda sabit numara var güvencesi. Paketi üç gün içinde almam tehditi manidar. Çünkü üç gün sonra Cumhuriyet Bayramı var. Mesajdan şüpheleniyorum ve başka şehirden bir tanıdığımdan numarayı sabit bir hattan aramasını rica ediyorum. Aranılan numara sürekli 1-3-5- başka numaralara yönlendiriyor ve asla cevap verilmiyor. Şüphelerimiz bizi haklı çıkartıyor. Kesinlikle öyle bir paket var. Ama kendi numaramdan aranmam bekleniyor. Ya aradığımda bir yer havaya uçacak ya da paketi aldığımda benimle birlikte çok şey..

       Biz ne zaman bedavacı toplum olduk? Oysa başkalarının malına zarar verme, izinsiz alma yoksa hırsız olursun zihniyeti ile büyütülmedik mi? Dalları yola sarkmış ağaçların meyveleri yerlere dökülürken, bir kez bile izinsiz uzanmayan insanlardık. Çok mu zengindik? Yoksa zengin olmaya değecek şeyler mi yoktu hayatımızda..! İlk gazeteler başlattı diye hatırlıyorum bedavacılığı. Kupon karşılığı ev, araba, eşya dağıttılar çekilişle. Sonra işi küçültüp, büyüttüler. Kitap verdiler herkese. Oysa gazeteler zaten ilim-irfan, haber yuvası değil miydi? Çanak, tabak, bardak derken okunmayan gazetelere bir sürü para ayrıldı her ay bütçelerden. Neymiş efendim? Bedavaymış.! Hani bedavacılık çok ayıptı eskiden ya.." Fırsat bu fırsat"  diye bas bas bağırdılar televizyonlarda, reklam yaptılar. Fırsatcılığı kazıdılar beyinlerimize. Hala devam ediyorlar insanları bedavayı alıştırmaya kontör, dakika filan hediye ediyorlar. Sonra da nerede beleş oraya yaneş mantığı ile hırsızlığı normalleştirecekler. Benden söylemesi.. Mesajda da öyle eminler ki inanacağıma, tehditkar üslübündan belli. Aceleci..

       Bilen bilir: kim kendini ne ile ifade ediyorsa, o yönde tetikler belleğini duyduğu, tanık olduğu herşey. Ben de yazarken asla zorlanmam. Çoğu zaman önceden tasarladığım şeyleri yazmak için oturur klavyenin başına, alakasız başka birşey yazıp kalkarım. Dolmuşta, sokakta, işte, evde, pazarda hiç fark etmez. Hiç tanımadığım birinin konuşmasından bir kelime etkiler ve tetikleyiverir geçmişten sırra kadem basmış bir çok şeyi. Bir de bakmışım o güne kadar hiç düşünmediğim birşeyi farklı bir algı ile yorumlamış, bazen de çözüvermişim kendi belliğimde. 

       Bir fırın açılışında ilk gün ekmekler bedava olur. Bu bedava ekmeğe bile tenezzül etmeyip başka fırının ekmeğini parasıyla satın alan bir ailede yetiştim. Anneannem hep tembihlerdi: 

-"Sofranıza oturmamış hiç kimsenin sofrasına oturmayın. Bir gün öyle bir laf eder, yuttuğunuz lokmayı çıkarıp geri veremezsiniz." 

Komşuluk ilişkilerimizin güçlü olduğu bir dost aile vardı. Televizyon yayınlarının ilk başladığı yıllardı. Komşu teyze her iş dönüşü evine geçerken uğrardı bizimkilere. Ayrılırken de:

- "Akşam çocukları televizyon seyretmeye gönderin ha" 

der giderdi. Hemen hemen her akşam gider çizgi film seyreder dönerdik. Anneannem çoraplarımızı değiştirir, elimizi yüzümüzü yıkatır, sofra zamanı sofra bezini ellerinde gördüğünüz anda kalkıp eve gelin diye tembihlerdi. Şeker, çikolata vermişlerse eğer zorla filan onu da minderin altına bırakırdık, yemezdik. Aradan en az otuz beş, otuz altı sene geçmişti. Bir şekilde karşılaştım o dost ailenin en küçük oğluyla. Yaşça benden bir kaç yaş büyüktü. O da benim gibi feleğin çarkında hızlı bir çok tur atıp, fırlamaştı bir köşeye. Kendi kendini tedavi ediyordu. Yaşanmışlıklar benziyordu, arada dertleşmek iyi geliyordu dersem doğru olur. Sonra bir gün;

-"Seninle beni memlekettekiler bir duysa bomba etkisi yaratır."

demişti. Bana hiç iyi bir şey gibi gelmiyordu. Herşeyden önce etkisi bomba idi. Hiç bomba görmüş biri değilim. Ancak etkisini bir çok defa yaşamışımdır. İnsanların canı acır. Hatta canı gider. Güzel şeylere dair samimi bir söz değildi bomba etkisi. Başkalarına yönelik acı bir ifade idi kanımca. Bir süre daha görüşüldü. Bu arada anneannemin tembihini de tutmadım, büyümüşlüğün verdiği güvenle. Sonuç itibari ile yabancı görmemiştim. Adamın sofrasına da oturdum, çayını içip dondurmasını da yedim. Çok fazla geçmedi bir gün bomba elimde patladı. Amaç neydi? Bombanın ipini kim çekti? O bamba nereden geldi? Neden hedef bendim asla öğrenemedim. Bir insan başka bir insandan neden durup dururken bu kadar nefret eder asla anlayamadım. Hiç savunma şansım olmadı. Neyi, neden savunacaktım ki zaten? Ard arda beni aşağılayan, başka insanlarla kıyaslanan sözlerden ziyade bunun başkalarının göreceği ve mutlu olacağı şekilde yapılması idi beni inciten. Birilerinin mutluluğu, birilerinin mutsuzluğundan mı geçmesi gerekiyordu illaki.! Ya da birileri mutlu olsun diye maşa olmak akıl karı mıydı? Cevaplarını asla öğrenemeyeceğim sorular mıydı bomba etkisi..!

       Etraf canlı bombalarla dolu. Öyle öfkeli bir toplum olduk ki hepimiz bomba olmuş geziyoruz. Ne değerlerimize saygı ve sevgimiz kaldı, ne de kendimizi tanıyabilir olduk. Sadece boş boş arayışlarımız var artık. Hayata dair beklentilerimiz hep başkalarını yaralamak üzre. Asıl şimdidir anneannemin tembihlerini tutma zamanı. Kimsenin sofrasına oturmama, çayını içmeme dondurmasını yememe zamanı...

   Seda ATALAY




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Seda'nın Kalemi

SEVGİLİ ÖMER

Sevgili Ömer, Bugün doğum günün, ben seni aramayacağım. Kutlamayacağım... Ömer,geçenlerde seninle ilgili bir haber öğrendim ve numaranı...