BİR SOSYAL MEDYA AŞKI

       Teknolojinin gelişimi ile iletişim de pek çok alanda kolaylaştı. Artık dünyanın öbür ucu ile ilgili meraklarımız azaldı. Çok şeyi hiç yerine gitmeden biliyor, görüyor hatta satın alıyoruz. Dünya parmaklarımızın ucunda. Kızıma ilk bilgisayarını aldığım gün, an be an aklımda.
BİR SOSYAL MEDYA AŞKI

-"Bunun içinde kocaman bir dünya var ve sen bana bir dünya satın aldın anneciğim."

demişti. Kızıma aldığım bilgisayarın ve evimize bağlattığım internet erişiminin o günlerde gücünün farkında bile değildim oysa. Gerçek anlamda internet ile tanışmam aylar sonra olmuştu. Benim için internet artık hiçbir yerde bulamayacağım eski şarkıların erişimi, kolay kolay gitme şansımın olmadığı başka ülkelere sanal bile olsa yaptığım seyahatlerdi. Daha sonralarda facebook kaçınılmaz oldu. Ciddi yetiştirilmiş, kuralcı ve Ali Cengiz oyunlarına prim vermeyecek kadar arkadaşlıklarında seçici bir insanım. Bu benim belki de kendimi koruma altına aldığım bir tutumum. Ama hayat öyle değil işte. Öğretiveriyor derslerini hem de okumadığın sayfalarından..

       Siz hiç kendinizi hiç olmadığınız kadar ahmak hissettiniz mi? Ben hissettim..! Siz hiç mazlumken suçlu, şaşkınken aptal hissettirildiniz mi? Bana hissettirdiler..! 
Gelen bir mesaj:

-"Beni sizinle aldatıyor."

       Kimdir? Anlatmak istediği nedir? Kısa bir süre bekledikten sonra yazmaya devam etti. Herhalde tanıdık biri şaka yapıyordur diye düşündüm önceleri. Öyle ya koskoca çoluk çocuk sahibi insanlarız, çocuk gibi davranışlara ihtiyaç duyacak kadar cahil değildik. Yetişkin, olgun bir insan davranışı da değildi bu kanımca. Dur durak bilmiyor, yazdıkça yazıyordu. Sevgilisinden, ilişkilerinden bahsediyordu. Acaba kimin resimlerine, paylaşımlarına beğeni yapmıştım da kimin sevgilisi beni yanlış değerlendirdi diye düşünüyordum. Cevap yazmıyordum ama mesajlarını okuduğum görülüyordu. Çok seven ve kaybetmekten korkan bir kadın olmalı diyordum kendime. Ben sustukça daha çok detaya giriyordu. Detaylar, sevgilisinin kim olduğu hakkında fikir vermeye başlamıştı. Tanıdık birisi galiba derken, hiç tanıyamadığım birisi olduğunu anladım. Şüpheler oluşmuştu kafamda. Onları yenmeliydim. Bahsettiği kişi asla onun anlattığı gibi biri değildi. Ama durup dururken de kim, neden böyle iddialarda bulunurdu ki..  Artık yazma sırası bana gelmişti. Ard arda sorular sormaya başlamıştım.

-"Ne kadar zamandır görüşüyorsunuz? Neredesiniz?"
-"Uzaklarda yaşıyorum. Bir buçuk aydır sevgiliyiz. Üç haftadır konuşmuyoruz."
 
Ortak planlarından, aşklarından, birbirlerine olan sevgi ve bağlılıklarından bahsediyor; ara ara aralarındaki yazışmaları kopyalayıp gönderiyordu.

-"Ne zaman tanıştınız?"
-"Yedi sekiz ay oldu ama bir buçuk ay öncesine kadar hiç konuşmadık. Aradan çekil. O seni değil, beni seviyor."
-"Peki."
-"Onunla görüşmeyi kesecek misin?"
-"Elbette. Mademki seni seviyor, sevenlerin arasına girmemek lazımdır."
-"Bana beresini gönderecek."

Aksi şeyler söylemişim gibi algılıyor sürekli:

-"O beni seviyor, seni sevmiyor. O beni seviyor işte...."

diye tekrarlıyordu. Söyleyecek birşey bulamıyordum. Şaşkın ve kırgındım. Belli ki kadın bunalımdaydı. Durumundan faydalanılmış, alaya alınmıştı. Çok uzaklarda yaşıyordu. Çocukları vardı. Defalarca ihanete uğradığı gibi, kocası başka kadınlarla yaptığı grup seks görüntülerini bile kendisine zorla izlettirmişti. İki ay önce de resmen boşanmıştı. Psikolojisi alt üst olmuş bir insanla polemiğe girmenin anlamı yoktu. Gerçekten o kadını sevmiş miydi? Yoksa sadece alay mı etmişti? Acaba sıradan facebook sohbetiydi de kadın mı bunu aşk olarak algılamıştı? Zaten bir buçuk ay önce konuşmaya başlamışlardı ve üç haftadır da konuşmuyorlardı. Acaba bunu aşk olarak algıladığı için mi kadın ile arasına bir mesafe koymuştu? Sorularım kendi kedimi kemiriyordu. Onunla arasına mesafe koyduğuna göre beni kaybedebileceği bir durumun ortaya çıkmasını istememiş olabilir miydi? Peki ya beni seviyorsa başka bir kadın ile ya da kadınlarla konuşma gereğini neden duymuş olabilirdi? Peki bu kadın beni nereden biliyordu? Biz oysa başkalarına bizden henüz bahsetmemiştik ki..! Öyle ise kendisi bahsetmişti. Bu da saçma geliyordu. Bir insan, ruh hastası bir kadına sevdiğinden hiç söz eder miydi? Her ne olursa olsun, o kadın da tıpkı benim gibi sevildiğini çok güçlü hissetmişti. Ona bu hissettirilmişti. Öylesine ki kadın, arada ben olmadığımda bir arada ve mutlu olacaklarına fazlasıyla inanıyordu.

       Ertesi gün kendisiyle yüzleştim. Sorularım beynimi allak bullak etmişti. Ama bir çoğunu soramadan o kadını dinlediğim için suçlanmıştım. Üste çıkmıştı. Suçluyum diyordu adeta. Benim açımdan konuşacak birşey kalmamıştı. Sessizce kabuğuma çekildim. Kadın ise her fırsatta yazıyordu. Ben sustukça hırçınlığı artıyor, ağzını bozuyordu. Benim ise mücadele vermeye değecek  birisi yoktu artık hayatımda. Susuyordum. Bir hafta kadar ara vermişti artık yazmaya. Sonra bir gün tatlılıkla bir isteği olduğunu yazdı. Sevgilisinin telefon numarasını istiyordu benden. Çok şaşırmıştım.

-"Sen neden bilmiyorsun sevgilinin telefon numarasını?"
-"Biz hiç telefonda konuşmadık ki.."
-"Facebookta görüntülü konuşuyordunuz herhalde hep."
-"Hayır. Bunu hiç teklif etmedi. Zaten de kabul etmezdim. Çünkü son zamanlarda kendimi çok dağıttım. Bakımsızım. Doğru dürüst saçımı bile taramıyorum."

       Oysa sevilen ve seven her kadın, yalnızken bile her zaman sevdiği yanındaymış gibi bakımlıdır. Çünkü seven her insan, her an yanında taşır sevdiğinin ruhunu. Bu nasıl bir aşktı böyle? Nasıl bir ilişki idi. Henüz yüz yüze hiç karşılaşma yoktu. Bırak telefonda konuşmayı birbirlerinde numaraları bile yoktu. Birbirlerinin mimiklerini bilmiyorlardı, seslerini, konuşmalarını bilmiyorlardı. Ama ilişkileri benim birlikteliğimi bitirecek kadar güçlü idi.

-"Siz sanırım gerçekte görüşüyorsunuz."
-"Artık değil. Unuttun mu o seni seviyor."
-"Evet iyi anlamışsın. O beni seviyor. Çabuk numarasını ver."
-"Sormadan veremem. Facebooktan iletişime geç."
-"Mümkün değil. Bana engel koymuş."
-".............................."

       İnsanlar nasıl kaptırabiliyorlar kendilerini böyle asılsız aşklara. İlişkilerini sosyal medya üzerinden başlatıp, yürütmeye. Artık besbelli iletişimin ötesinde bir boyuta geçilmiş. Bu nasıl bir hastalıktır böyle? İnsanlar burada fikirlerini ya da yaptıkları şeyleri reklam etmeliler. Geniş kitlelere ulaşabilmek, kendini ifade edebilmek için çok güzel bir platform. Amacı bu olmalı. Ben yine de sosyal medya üzerinden arkadaşlar edinen yalnız insanları kınamıyorum. Aşk arayan insanları da anlayabilirim. Ama aşkın kendisini yaşamayı, işte bunu aklım almıyor. Bir insan, bir başka insanın gözlerinde kendini bulmak ister. Göz bebeklerine bakarak konuşmak ister. Ellerini tutmadan, yanında iken dizleri titremeden aşk olur mu? İnsan hiç sevdiğinin sesini duymak istemez mi? Öpmeden, kokusunu hissetmeden aşkı nasıl yaşar?

       Otuzunu, kırkını, ellisini çoktan geçmiş adamlar ve kadınlar neyin kafasındalar? Sahte facebook hesapları açıp başkalarını kıskandırmak adına, kendi kendine konuşanlar bile var. Bu insanlar hangi boyutta yaşarlar? Çocuk işi değil bunlar a dostlar! Çocuklar oyun oynar, ders çalışırlar. Psikolojileri çoktan bozulmuş, koca koca insanlar sadece birbirlerini kekler. Peki ya siz en çok hangi KEKi seversiniz?

    Seda ATALAY









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Seda'nın Kalemi

SEVGİLİ ÖMER

Sevgili Ömer, Bugün doğum günün, ben seni aramayacağım. Kutlamayacağım... Ömer,geçenlerde seninle ilgili bir haber öğrendim ve numaranı...