AŞK ve GURUR

     
AŞK ve GURUR
 Her hayat bir romandır aslında. Bazı hayatlar olağan üstü yaşanır. İlgi çeker. Bazıları ise gizli saklı kalır. Resimli romanlardır bir çoğununki. Resimleri boyamak ise o hayata müdahele edenlere kalır. Siz kimin eline hangi fırçayı, boyayı verirseniz ona göredir hayatınızın rengi, biçimi. Eğer hayatınızı bir serbest çalışma gününe bırakırsanız, önüne gelen istediği gibi biçimlendirir. Siz, siz olmaktan çıkarsınız. Bir de kendi fırçasını, boyalarını başkalarının eline vermeyenler vardır. Hep yalnız adamlar ve kadınlar. Kibir bağlamıştır çoğu zaman etraflarını. Siyah beyazdır romanları. Küçük harfli, uzun cümleli, bol paragraflıdır. Kimse okumaz. Asla yayımlanmaz..


       Elizabeth Bennett ile Fitzwilliam Darcy'i kitap okuyan herkes bilir. Herkesin hayatında aşk hikayesi kahramanları olabilir. Kimi Romeo ve Julliet'i, kimi Leyla ile Mecnun'u, kimi Aslı ile Kerem'i, kimi Yoko Ono ile John Lennon'u yaşar. Benim kahramanlarım ise bayan Bennet ile bay Darcy olmuştur hep. Bayan Elizabeth soylu bir aile kızı değilse de gururlu, eğitimli ve kibardır. Bay Darcy ise soylu, zengin, eğitimli ve kibirli bir züppe. Aralarında bu uçurumlu mesafe çok büyük bir aşkın gurur ve anlaşmazlıklara gebe kalmasına sebep olur. Birbirlerinden ayrı yaşamaya tahammülleri olmayan bu ikili, gurur ve kibir uğruna kıvrım kıvrım kıvranarak izler birbirini. Birinin gururu, öbürünün kibiri  çok güzel şeyleri kaçırtır hayatlarından. 
(Jane AUSTEN - Aşk ve Gurur)

       Ayrılıklarının muhakemesini yapıyordu bir kadın ile bir adam. Gözleri hala birbirlerinde takılıydı. Adam bekliyordu ki kadın ne olursa olsun boynuna atılıversin. Herşeye sünger çeksin.

-"O kadar doluydu ki çevren, sesimi bir türlü duyaramadım sana. Oysa ne güzel planlarım vardı. Sen ise ben sana yaklaştıkça uzaklaşır gibiydin. Beni sevdiğinden çok emindim oysa. Ama renklendiremedim seni."

-"Deneseydin."

-"Hiç izin vermedin."

dedi kadın. Adam başını eğdi. Öylece düşündü. İzin vermediğinin farkındaydı. Acaba zamanında "herşey serbest" dediği kadını, kendi halinde bıraksaydı neler olabilecekti. Biliyordu, kadındı erkeğin hayatını boyayan.

-"Sen beni sevip, başkalarını da merak ettin durdun. Başka kadınların sadece vakit geçirdiği biri olmaktan zevk alır gibiydin. Oysa diğer kadınlar, avuçlarındaki mavi boncukları birbirine gösterip gülüyorlardı sana.!"

dedi yine kadın. Süt dökülmüştü bir kere. Adam alsa eline bir süpürge toplayabilir miydi? Toplamaya değerdi biliyordu. Ama kirlenmişti süt bir kere. İçilir miydi? Hayatın akışına bıraktı kadın kendini. Su yolunu bulurdu nasıl olsa. Suyun yolunu çevirmenin ileride sel baskınlarına yol açacağını öğrenmişti artık. Dualarında hep "hayırlısı" demeye başladı. Fırça, tual, boyalar hepsi vardı hayatında. Hele ki boyaları rengarenkti. Kırmızı, sarı, yeşil, turuncu. En cafcaflısından..

-"Hayatınızda kalem yanında fırçalarınız da olsun." 

dedi kadın. Her hayat bir kitap ve en çok renkli resimli kitaplar okunur..

   Seda ATALAY





                                                                                                                                                                                                     

                                                                                                           Videoyu izlemek için tıklayınız.. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Seda'nın Kalemi

SEVGİLİ ÖMER

Sevgili Ömer, Bugün doğum günün, ben seni aramayacağım. Kutlamayacağım... Ömer,geçenlerde seninle ilgili bir haber öğrendim ve numaranı...