TURİZMCİLERİN CEHALET İRONİLERİ

  Kimse bizi sevmez, güvenmez ve tehlikeli bulur oldu. Eskiden cahil ama eğitilebilir bir toplumduk; şimdi binlerce yıl öteye gittik. 
TURİZMCİLERİN CEHALET İRONİLERİ
   Bundan bir kaç sene önceydi bir tanıdığım televizyonlardan duyduğu bir sözü dedi adeta papağan edasıyla mevcut siyasi iradeyi      doğrularcasına;
-Bugün bir darbe olsa otuz yıl öncesine dönülür..
 Dedim;
-Çoktan yediyüz yıl öncesine döndük, haber vereyim..
    Yüzüme öyle bön bön baktı ve;
-Ben siyasetten anlamam.
    Anlamıyorsan, anlamadığın işlere burnunu sokmayacaksın. Ağır duracaksın ki; sayanın çok olsun..
    Koşa koşa vermeye gittiğimiz oylarımız nereye gitti. Ağzı olan konuşuyor, klavyesi olan yazıyor, makamı olan at koşturuyor. Anladığım her iki tarafı cenabete bulaşmış değnek. Psikolojisi alt-üst olmuş bir toplum. Çevreme bakınıyorum bir kalitesizlik almış başını gidiyor. Üzerimize giydiğimiz pahalı marka tişörtten tutun, yere serdiğimiz halı, cebimizdeki üç asgari ücret tutarındaki telefon, okuduğumuz kitapların bir çoğu ve hatta bizi yöneten avam siyasetçiler hepsi ucuz üretim fazlası outlet. 
   Bu yıl turizm çok fenaymış çok..
   Geçen son beş altı yıl çok mu iyiydi? Onun öncesi son on yıl daha mı iyiydi?
   Küçük bir sahil ilçesinde geçti çocukluğum bir bölümü 70'lerde, bir bölümü 80'lerde. Çok az sayıda turist gelirdi her yıl. Ama bir gelir pir gelirdi, şartlara göre iyi para bırakırdı. Gelenler düzeyli Avrupa insanlarıydı. Özenirdik onlara, kendimizi çekerdik, beğendirmeye gayret ederdik. Kader bu ya; yıllar geçip şehir değiştirdiğimde girdim asıl turizmin içine. 2003 senesiydi ve turizm çalışanları aynen bugünkü gibi şikayetçiydi turizmin kalitesizliğinden. Rus pazarına girilmesiyle birlikte fuhuş turizmi baş göstermişti. Avrupalıların az sayıda geldiğinden şikayetçiydi eski turizm çalışanları. Çünkü Avrupalılar, Sovyetler Birliğinden dağılan avam insanlarla aynı ortamı paylaşarak tatil yapmak istemiyorlardı. Çünkü yıllarca kapalı duvarlar arkasında yaşamış bu toplum insanları birden kabak çiçeği gibi piyasaya açılmış görgüsüz ve ahlaksız tutumlar içindeydi. Buna rağmen Türk turizmciler ve acentalar memnun olmuş olacaklar ki; uçaklar dolusu gelen bu toplum insanlarıyla doldurdu otellerini, tatil köylerini. Bir an için günümüzü gün ettik, neşe sevinç heyecan içinde doldurduk ceplerimizi. Hopladık zıpladık cıstak cıstak.....
   Kemer'de oturduğum yıllarda yaşı seksenlerde bir komşum vardı, şimdi rahmetli;
-''Gün olacak turizmin de hükmü geçecek. Davar bağlanır olacak bu beş yıldızlı otellere'' derdi.
   İşte o gün bugündür..!
   Piyasaya baktığımda bir turizm işçisi olarak; üç-dört ve hatta beş otelin misafiri bir oteli zor dolduruyor. Dolayısıyla da işletmeciler ve yöneticiler çalışan sayısında kısıtlama yapıyor. Az para, az işçi ve çok iş planlamasını devreye sokuyorlar. Eskiden üst düzey yöneticilerimiz misafiri yerleştirecek oda sıkıntısı çekildiğinde başka otellere geçici misafir paslarlardı ve bize de ''bugün herkes evine giderken bir misafir alıp götürecek'' diye espri yaparlardı. Asla kapı müşterisi kabul edilmez, rezervasyonlar altı ay öncesinden alınırdı. 
   Peki şimdi neden böyle olduk?
   Herşeyden önce gelecek günlere hiç bakmadık. Günü kurtarmanın derdine düştük. Sıcak ve çok paranın peşine düştük. Mevcut siyasi iradenin Ortadoğu, Avrupa ve Amerika ile ilgili politikaları ise bir yandan ağzımızı sulandırdı, diğer yandan gözlerimizi kör etti.
Turizmde Arap piyasalarına açılmamız, özellikle de Israilli misafirleri ağırlamamız sonumuzun başlangici oldu. Doğu ve Ortadoğu insanının kültürel ve yaşam tarzı Avrupa insanını rahatsız etti. Diğer yandan ise modernleşme yolundaki Türk insanının birden bire Araplaşma hevesi ülkemizde arabesk bir yaşam tarzını ortaya çıkardı. ülkemize savaş mağdurları adı altında ne idüğü belli olan olmayan farklı etnik kökenlerde insanları yerleştirdik. Bunların çoğunun hırsız, dilenci ya da terörist olması güvenlik konusunda zafiyetleri ortaya çıkardı. Avrupalıyı küstürdük, kaçırdık, bizi dışarıda yanlış tanımalarını sağladık. Ortadoğulu, savaş ülkesi izlenimi verdik.
   Doğa her yerde doğadır. Her yer farklı güzellikler içinde olabilir. Bundan bir kaç yıl önce doğum gününü kutladığım bir Hollandalı misafirin söyledikleri geldi aklıma.
-''Türkiye çok güzel. İtalya da çok güzeldi. Ama Yunanistan bir başka güzeldi. İnsanları çok daha sıcak ve modern.''
demişti. Alın şimdi buradan yakın. Bunu diyen objektif bir turist. Tek derdi ise güven içinde çoluğu çocuğu ile tatil yapabilmek. 
   Biz ise onlara ne sunuyoruz?
   Az paraya çok çalıştığı için verimsiz iş yapan personelden yetersiz hizmet. Hırsızdan arsızdan oluşan bir misafir potansiyeli. Bunun yanında Kandilden gelen davul-zurna ile karşıladığımız canileri topluma kazandırma adı altında devletin imkanlarıyla beş yıldızlı tatil köylerinde misafir etme saçmalığımız. Soruyorum size;
SİZ HİÇ ÇOLUĞUNUZU ÇOCUĞUNUZU BİR PKKLININ GİRDİĞİ HAVUZA SOKAR MISINIZ?
Otellerin zaten çoğu pkklıların..!

      Seda ATALAY







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Seda'nın Kalemi

SEVGİLİ ÖMER

Sevgili Ömer, Bugün doğum günün, ben seni aramayacağım. Kutlamayacağım... Ömer,geçenlerde seninle ilgili bir haber öğrendim ve numaranı...