TAŞ KALPLİ


~~Seda ATALAY~~


       Her yeni gün, her yeni yüz, her yeni şehir; en yeni bilgisini sunar her insana. Gün olur doğru diye öğretilen kalıpların yanlış olduğunu ya da öğretildiği gibi doğru kullanılmadığını görüverirsin. İnanç eksiklikleri, güvensizlikler, hayal kırıklıkları tam da bu noktada başlar. Eğer insan çok fazla dürüst ya da duygusal ise etkisi travmalar yaşamaya kadar gider.

       Kişisel gelişimimiz, taa anne karnında başlar. Daha anne karnındayken duyulan müzik, atılan kahkaha, okşanan karın, fısıldanan sözcükler bebeğin ruhsal yapısını etkiler. Doğumdan sonraki gelişim daha uzun ve kapsamlıdır. İnsan yavrusu, ruhu kadar zihnini de geliştirir yaşam süresince. Bu da kişiliğini bütünleştirir. Yaşamını bebeklik, çocukluk ve gençlik dönemlerinde toplumsal olarak sürdürür; olgunluk ve yaşlılık yıllarındaysa genellikle kişiselleştiririz. Gelişimimiz, yaşadığımız travmalarla yoğrulur. 

       Hayat sanki hayal kırıklıkları üzerine kurulmuştur. Hiç sanmıyorum ki kandırılmamış bir insan olsun. En dürüst olanımız bile bir gün mutlaka aldatılmış ya da sömürülmüştür. 

     Dedem, ticaret ile uğraşan herkesin yalancı olduğunu söylerdi. Yıllar sonra anladım ki meğer herkes kendi çapında ticaret yaparmış! 

      Yaratılmış her canlı varlık, sahip olamadığına ihtiyaç duyar. Güven duygusu olmayan bir insan, güvenecek dostlar arar. Sevgiye aç bir insan, en çok aşk arar. Yalnız olan herkes, sıcacık kalabalıklar peşine düşer. Bir de duygu hırsızları vardır. Bunlar, önce yalvarır, dilenir sonra da çekip giderler. Giderken de yanlarında mutlaka senden birşeyler alır götürürler. Kalbinden bir parçadır bu götürdükleri. Delmişlerdir, kırmışlardır, koparmışlardır ve heybelerine kanı aka aka koyup gitmişlerdir o parçayı. Bir gün bu kopuklar, delikler, kırıklar öyle çoğalır, öyle büyür ki akan kanı durdurmak zorlaşır. Kendince önlem alır, tuz basarsın, nafile. Kalbine yara bandları yetişemez olur. Gazlı bezle sararsın, bez kirlenir. Jelatinlersin, yine olmaz. En sonunda beton dökmek zorunda kalabilirsin yüreğine. İşte o en kötüsüdür. Kalbin hava alamaz bir türlü, ince nazik sesleri duyamaz olur artık. Parlak, cafcaflı renklerden de mahrumdur. Kendi gri kalıbında çürür gider. Taş kalpli olmuşsundur. Gülümsemen yavan, bakışların inançsız, tavırların güvensizdir. Yaşadıkların yüzündeki çizgilerdir artık. Fal açılır her bir çizgiden, kitap okunur. "Çok değiştin sen" diyenlere inat tebessümünle sevildiğine inandırırsın başkalarını. Seversin de aslında! Sevgi beklemezsin sadece. İşte en çok o gün sevilirsin inançsızlıklarının aksine. İşte en çok bu çelişki,  taş kalpli yapmıştır seni.

      -" Güven duygumu kaybettim."

 diye bas bas bağırıyordu kadın. Adam sinmiş bir köşeye izliyordu feryatları. Besledi kendini bu çığlıklarla. En yeni maskesini taktı yüzüne. Güzel giyindi. Güzel kokular sürdü tenine. Aynada gülümseme provaları bile yaptı. Ellerini yıkamayı ihmal etmedi. Çünkü en kirli yeri idi elleri vücudunda. Onlarr değil miydi saçları okşayan; Sonra da o saçların kesilmesine sebep olan.

       En çok taş kalpli insanları severim ezelden. Sahtekar sevgilerinde bile dürüsttürler adeta. Sevgilerinde sana, senin istediğini değil; ihtiyaç duyacağını verirler. Maskesizdirler... Aşkları öpücüklerle süslemek yerine, tebessümlerinde saklıdır. Ne mutludur ki o taşı delip geçene... Ne mutludur ki o taşa hayat verene, renk verene...

   Seda ATALAY
            2015









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Seda'nın Kalemi

SEVGİLİ ÖMER

Sevgili Ömer, Bugün doğum günün, ben seni aramayacağım. Kutlamayacağım... Ömer,geçenlerde seninle ilgili bir haber öğrendim ve numaranı...