OH mu desem, VAH mı desem, AH mı desem..!

 
OH mu desem, VAH mı desem, AH mı desem
     Hani bir şarkı vardır: "Binlerce Dansöz Var" diye. Bir de klibi vardır; güzel bir sürü beli kıvrak genç kadın oynar durur şarkıcının etrafında. Mini elbiseleri altındaki biçimli kalçalarını bir kıvırır, bir titretirler. Biçimli, bronz çıplak bacaklarını da atarlar sağa sola. Biz de kah ayıplayarak, kah beğenerek, kah içine düşerek, kah gözümüzü kaçırarak seyreder; sonra da daha ne anlatıldığını kavramadan yatar uyuruz. 
 Zaten bütün hikaye de bu yatıp uyumalarla başlar öyle değil mi? Ne tatlıdır ölüm uykusu..! Kanın yavaş yavaş çekilir. Bedenin yavaş yavaş soğur. Biraz üşürsün ama aldırmaz, dalarsın uykuya. Kalkıp hareket etmeye, bedenini ovuşturmaya takatin kalmamıştır artık. Huzur istersin. İstersin  de bu uyku nelere gebe düşünmezsin. 

       TRT haberlerinden tanıdım ilk defa Can Dündar'ı. Benim yeni yetme yaşlarımda o henüz muhabir idi. Büyük duayen programcıların alt kadrosunda olmasına rağmen ince sesi, kibar üslubu, yerli yerinde giyimi ile dikkat çekiyordu. Kendi programlarını hazırlaması fazla uzun sürmedi. Sonra ard arda öykü kitapları yazdı. Kitaplarındaki duygusallık, kendi geçmişine özlem, toplumsal hasret temaları ile beni yazılarına bağladı. Bu arada kısa aralıklarla yazıp, yönettiği belgesel nitelikli filmleri ile de tartışılan bir haberci oldu. 

       Siyasi görüşünü çözemediğim tek gazetecidir diyebilirim Can Dündar için. Şu yukarıda bahsettiğim şarkının klibindeki gibi kalçasını bir kıvratıp, bir titreten; bacağını bir oraya, bir buraya sallayan güzel bir manken edası ile yaptığı haberciliği, hep o dönem hangi gazetede çalışıyorsa, hangi TV kanalında boy gösteriyorsa ona göre değerlendirmişimdir. Bazen bir işe kalkışırsınız. Çok ses getireceğini düşünür, önüne ardına bakmadan koyulursunuz işe. Bazen bitiminde alkış bile toplarsınız. Peki alkışlayacak olanlar kimdir, nedir, hangi fikre hizmet ediyordur bilir misiniz? Ya da umursamış mısınızdır? 

       Bir dönemin en çok ses getiren yapımlarındandı "Sarı Zeybek" belgeseli. Can Dündar çekmiş ve seslendirmişti. Hergün bütün TV kanallarında bahsi geçiyordu. İlk gala gösterimini haber yapmıştı kanalın biri. Sinema çıkışında ünlüler, siyasetçiler, gazeteciler röportaj veriyordu. Hepsi gözleri ışıl ışıl çok mutlu çıkmışlardı sinema salonundan. İçlerinden sadece birisi, tek bir adam beğenmemişti yapımı. Muhabire, bütün öfkesi ile bu belgesel filminin tehlikelerinden bahsediyordu. Gösterimden kaldırılması gerektiğini, bilgilerin çarptırıldığını söylüyordu. Deniz Baykal idi bu sinirlenmiş adam. Beni bilen biliyor ya; Deniz Baykal'ı günahım kadar bile sevmem. Yine çomak sokuyordur doğrulara diye düşünmekten kendimi alamamıştım. Sinemanın olmadığı bir şehirde oturuyor olmanın dezavantajı ile belgeselin TV'de yayımlanmasına kadar beklemiştim. Belgeselde Türkiye Devletinin kurucusu bol bol içki içiyor, Trablusgarp'ta sürgünde olduğu dönemlerde özellikle kadınlarla mektuplaşıyor. Mektuplarda aşklar yaşıyor ve Kürt özerkliğinin hasretini çekiyordu. Gösterimdeki fotoğraflar Mustafa Kemal Atatürk'e aitti de bahsi geçen sahış kimdi..? Bir sürü şakşakçı sinemacının, gazetecinin, fikir adamının pofpofladığı bu muydu? Bu safsataları mı merak etmiştim? İlk defa Deniz Baykal'a hak vermiş olmanın şaşkınlığı içinde idim. Güya bu filmde Atatürk, putlaşmış görünümünden çıkartılıp insani yönü ile ele alınmıştı..!

       Belgesellere sorgusuz inanan ve gerçek belgelere dayatıldığını zanneden bir toplumuz. Bugün sıradan halkın inançlarını oluşturan bir yapımdır Sarı Zeybek. Bu belgesel ile halk liderlerinin aslında bir alkolik, ayyaş ve kadın düşkünü biri olduğu kanaatine varmıştır. Askeri dehalarını "KİM OLSA AYNINI YAPARDI" düşüncesine taşımış ve mevcut siyasi iktidarın ekmeğine yağ, üzerine de reçel sürmüştür. Can Dündar, yaptığı bir haberden dolayı sorgulandı ve tutuklandı. Yaptığı haber, şeffaf habercilik içeriyordu. Devletin ayıbını, suçunu, acizliğini ortaya çıkarması açısından Dündar için dönüm noktası olmuş bir haberdir. Bugün yaptığı bir haberden dolayı tutuklanmış olması gazetecinin şöhretini ebedileştirmekten başka bir yarar sağlamayacaktır düşüncesindeyim. Geçmişindeki yanlışından dolayı alkışlandı. Şimdiki doğrusundan dolayı tutuklandı. Şimdi ben bu tutuklanmaya OH mu desem, VAH mı desem, AH mı desem..?

       Ben hala gazeteci-yazar Can Dündar'ın asıl safını merak etmekteyim..!

   Seda ATALAY

                                                                                                                                                                

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Seda'nın Kalemi

SEVGİLİ ÖMER

Sevgili Ömer, Bugün doğum günün, ben seni aramayacağım. Kutlamayacağım... Ömer,geçenlerde seninle ilgili bir haber öğrendim ve numaranı...