ERKEK ve KADIN

     İnsanlığın var oluşundan bu yana ne kadın erkeği anladı, ne erkek kadını. Bir o kadar da ne kadın erkekten vazgeçti, ne erkek kadından. Binlerce yıldır bilim adamları milyonlarca bilgiye ulaştı. İnsanın dokusundan yeni doku üretti. Canlıları klonladı. Uzaya gitti. Uzaydaki her bir gezegeni didik didik etti. Yıldız tozlarından yeni yıldızların oluşumunu öğrendi. Maddeyi ışınladı. Bir sürü hastalığa tedavi uyguladı başardı. Şimdiye kadar üzerinde çalışmaya başlayıp da bitiremediği her alanda başarı ışığını bir şekilde gördü. Vazgeçmedi. 
Erkek ve Kadın
     İnsanoğlu şimdiye kadar en çok karşı cinsle haşır neşir oldu ama bir tek karşı cinsi çözemedi. Çünkü erkek ve kadın farklıdır. Birisi  X ise öteki Y dir. X, Y ye kendi gözüyle baktı. Y de X e kendi gözüyle baktı. Birbirlerinde kendilerini aradılar. Oysa insan yarımdır ve her insan tektir. Bir benzeri yoktur. Oysa gitti karşı cinste benzerini aradı. Sonra da çıktı "kadınlar anlaşılmaz" ya da "erkekler anlaşılmaz" dedi. Oysa kendisi yarım yaratılmıştı. Aradığı şey karşı cinste kendinde olmayan öbür yarısı olmalıydı. İnsanlar yarım yaratıldıklarına göre kendilerini tamamlayan öbür yarıları da muhakkak bir yerlerde var olmalıydı. Ama insanoğlu öbür yarısını aramak yerine kolayı seçti. Eline ilk geçeni kendine bütün etti. Oysa insanoğlu yaratılış gereği bedenen de birbirine denkti. Kadın minyon, erkek iri yarı bile olsa birbirlerinin eşi olan kimselerin yüzlerini ölçtüğünüzde sayılar eşit çıkar. Uzun burunlu bir kadınla yuvarlak burunlu bir erkeğin burunlarını ölçtüğünüzde santimetrelerinin eşit olduğunu görürsünüz. Gerçek eşler; karakter olarak birbirlerine çok benzerler ama huyları farklıdır. Çünkü karakter insan ruhunda tektir. Oysa bir insanın farklı huyları olabilir. Bu farklı huylar, eşlere bölüştürülmüştür. Biz huyu huyuma suyu suyuma diyerek eş seçeriz. Ancak zaman içinde seçtiğimiz eş bize çok benzediğinden sıkılır farklı arayışlara gireriz. Ama her nedense farklı huy ve kabiliyetlerdeki başka karşı cinse ilgimiz daha fazladır. Eş seçerken farklılıklardan korkar, benzerimizi tercih eder, kendimizi garantiye aldığımızı zannederiz. Sonrasında da yaşayacağımız monoton bir hayat bizi bekler.
     Farklı bir kadın ya da farklı bir erkek bizi çekmişse belki de eksik yarımız odur ne dersiniz? Bizde olan zaten bizde vardır. O zaman ne diye var olanı arayalım?
     Erkek kadını, kadın erkeği çözemedi. Çünkü; birbirlerini çözecek bilgi kendilerine verilmemişti. Onlar birbirlerini içgüdüleriyle seveceklerdi. Tanrı erkeğe bir elma ağacı ve bir kadın verdi. İkisini de yasakladı. Kadın; erkeğin en hoyrat, cazibeli, ele avuca sığmaz yanıydı. Kadın, erkeğin nefsi idi. Kadın, erkeğini baştan çıkarttı ve elmasını yedi. Sonra da seks yaptı. Erkek, Tanrının yasağına karşı gelmişti, cennetten kovuldu. Kadın, erkeğindi ve elma ağacıyla birlikte düştü erkeğinin ardına. Her ikisi de kendi etmiş, kendisi bulmuştu. Kadın, erkeği hep suçladı cennetten taşındıkları için; erkekte, kadını suçladı baştan çıkardığı için. Kadın ve erkeğin görevleri belliydi artık. Kadın erkeği kışkırtacak, erkek kadını koruyacaktı. Kadının cazibesi, erkeğin gücü. Bu bir farklılık değil bütünlüktür.
     Erkek, kadına baskı kurar. Ancak asıl istediği bu değildir. Erkek, kadının kendisine kışkırtıcı olmasını ister. Bu olmayınca da çileden çıkar ve yaptırımlar uygular. Bazen biz kadınlar söyleniriz; "Gözünün çapağını yıkamayı bilmeyenler el üstünde tutulur" diye. Oysa mesele gözünün çapağında değildir. Belki o kadın erkeğini kışkırtan, kadınlığını çok iyi kullanmayı bilen bir kadındır. Erkeğin istediği tam da budur. Bu tür kadınlar, en sert erkeği bile dize getirir, kullanır. Erkekse kullanıldığını bilse de ses çıkarmaz, lakin mutludur. Kadın erkeği çözmüştür...
     Erkek, güçlü kadınlara hayranlık duyar ama sevmez. Kendisine ihtiyaç duyulmasından haz alır. Çünkü erkeğe, kadını koruma görevi verilmiştir. Günümüz kadını ise özgürmüş gibi görünür, güçlüymüş gibi görünür. Ama en güçlü kadın bile akşam olunca güvenli bir kucak arar. Kadının güçlü olduğunu zanneden erkek ise güçlü kucağını kadından mahrum eder. Oysa kadına güç görevi verilmemiştir. O yüzden kadında güç eğreti durur...
     Erkek kadına mecburdur, kadın erkeğe. Ben sınavımdan geçirdiğim erkeğe; "Benim için mecbur değilsin." derim. Eğer erkek kendisini mecbur hissediyorsa gerçekten mecburdur. Çünkü belli ki; o kişi benim öteki yarımdır. Eğer mecbur olmadığını kabul etmişse; koruma içgüdüsü benim için devreye girmemiştir. O erkek benim öbür yarım değildir. Çünkü beni koruma görevi ona verilmemiştir. 
     "Herkesin bir seveni vardır, dünyanın öbür ucunda bile olsa." demektedir Ali Özoğlu . İnsanın en sevdiği ve en seveni kuşkusuz öteki yarısıdır. Bu sevgi ise AŞKtır..!
     
      Seda ATALAY







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Seda'nın Kalemi

SEVGİLİ ÖMER

Sevgili Ömer, Bugün doğum günün, ben seni aramayacağım. Kutlamayacağım... Ömer,geçenlerde seninle ilgili bir haber öğrendim ve numaranı...