ULAŞILMAZA ÖZLEMDİR AŞK

     


 Bazı evler vardır manzarası sokak ya da cadde olan. Pencereden bakınca bağ, bahçe, dağ yerine sokaktan geçenler görünür. Eğer o pencere önünde oturan birileri varsa her daim  sevgi de vardır derim hep. Birileri, birilerini bekler ya da bekletir. 


       Beklemek aşktır çoğu zaman. Aşk, özlemdir. Özlem, sevgi. Sevgi, vefa. Vefa, emek...


   Genellikle sevilmeye ihtiyaç duyduğumuzu zannederiz. Oysa insanın en çok eksiği sevmektir. Sevmeyi bilmeyenler, sevilmekten ne anlar!

       Sevgiyi sorguluyordu kara gözlü kadın. Kendinden gidenin gidiş sebebini... Suçluyordu onu. Oysa kendisinin hataları da çok fazlaydı. Okşanmak, tatlı sözler dinlemek, sıcak çorbaya birlikte kaşık sallamaktı ona göre aşk. Oysa aşkta okşanmak da vardır, okşamak da bilmeliydi. 

     Kara gözlü kadın gizlice seyrediyordu pencerenin dış tarafından içeriyi. Bu sefer dışarıda olan kendisiydi. Oysa çok beklemişti bir zamanlar sevdiğini pencere önlerinde. Adam kalktı ayağa. Sarı saçlı kadın belirdi birdenbire. Yaklaştı, adama sarıldı. Öptü göğsünden bir kaç defa.  Kara gözlü kadın irkildi... Utandı... Kıskandı... Avuç içleri acımaya başladı. Beyninden ateşler fışkırıyor, kalbi bir dışarı fırlıyor bir içeri giriyordu. Gözleri buğulanmıştı.

-"O benim erkeğim" dedi. " Oysa ben daha hiç göğsünden öpmedim."

     Sarı saçlı kadın ona göre ahlaksız olmalıydı. Erkeğinin göğsünden öpmemiş olmak kendisini çok mu çekici hala getirmişti sanki!.. Erkek de sevilmek istemişti aslında. Sevilmeyi istemiş olmak, sevmiyor olmak demek değildi. 

-"Beni meğer hiç sevmemiş."

dedi kadın gözleri nemli nemli evine dönerken. Sevilmedeğinden emin, sevmediğinden bihaber. O günden sonra kimse sevmedi adamı. Çünkü vefa yoktu artık. Sevgi yoktu ki vefa olsun. Vefanın olmadığı yerde zaten emek hiç olmazdı. Herkes sevdi zannetti kadını!

       Peki özlemek nedendi şimdi durup dururken?

       İnsan özleyince mi aşık olurdu; Yoksa aşık olduğunu mu özlerdi?

  Artık beklemeyecekti kara gözlü kadın. Aşktan vazgeçti. Beklemekten ve aşktan vazgeçince aşk biter miydi? Aşk bitince, özlemler de bitecek miydi? 

      Sorular, soruları kovalıyordu beyninde. Aslında çok iyi bildiği ama bilmediğinden haberdar bile olmadığı zamanlar vardı önünde yaşanacak. Cesareti kırılmıştı yarına dair. Oysa birkaç saat öncesine kadar umutları vardı. Biliyordu; umutlar her zaman güvenlidir insanın düşünde. Düşlerden uyanma vaktiydi artık. Çok üzülmüştü kaybettiği duygularından ötürü. Çünkü biliyordu artık; 

     Ulaşılmaza özlemdir aşk!

     Seda ATALAY



       


      











       

AŞK

     
İnsanoğlunun en güzel süsüdür AŞK..!
       
AŞK
     Aşık olan her kadın ve erkek gençtir. Yaşı kaç olursa olsun aşk insanı gençleştirir birden. Cildi berraklaşır. Saçları canlanır. Gözleri parıldar. Kulağı aşk kelebeğinin şarkıları ile dolar. Kalbinde çiçekler açar. Midesinde sevinçler taklalar atar. Adamlar, sabahları ıslık çalarak uyanır. Kadınlar, çiçekli elbiseler giyer. Bir de bakmışsınız doğa bile en fosforlu renkleri ile coşmuş.

    Mitolojinin en eski hikayesidir Adem ile Havva. Adem, Tanrı'nın yarattığı ilk insandır. Ona "Adam" demiş ve kainatın en güzel yerini vermiştir. Sınırsız güzellikteki ve zenginlikteki cennet adı verilen yerde kalabilmesinin tek şartı kendini nefsinden korumasıdır. Havva, Adem'in nefsidir. Cazibeli, güzel ve akıllı olan Havva; Adem'e eştir. 

       Şeytan, kırmızılar içindeki bir kadındır..!

       Havva'nın kırmızı bir elbisesi hiç olmuş mudur bilinmez ama kıpkırmızı bir elması olduğu söylenir. Kırmızı aşktır, ihtirastır, gençliktir, danstır, kahkahadır, cesarettir. İşte bu yüzdendir ki aşkın rengi kırmızıdır derim hep..!

         Kırmızı nazar boncuğudur AŞK..!

       Kem gözlere inat vardır hep. Çoğu zaman ulaşılmaz olsa bile kalplerde yemyeşil bir murattır. Sen hiç kırmızılar içinde bir yeşil gördün mü? Aşkta umut arama sakın. Umut, gökyüzünde, denizlerdeki martı sesindedir. Oysa aşk, kahve telvelerindeki umutsuz bekleyiştir. 

       
     Umutsuzluğa inat mavilerde yürüyordu kara gözlü adam. Gözlerinin karasına inat yeşildi bakışları. Mavi bulutlar karardığında gelecekti kara gözlü, yeşil bakışlı kadın. Gözler aynı, bakışlar aynıydı aşkın büyüsünde muratları. Bir erkek ve bir kadın tan yeri kırmızılığında yeşil çizgiye birlikte bakarken dua edeceklerdi aşklarının sonsuzluğuna dair. 

     Kara bulutlar dağıldığında gökyüzü yanmaya başladı adeta. Adamın gözleri bir kızıllıkta, bir kızılı yaran yollardaydı. Ilık bir rüzgar okşuyordu tenini. Beyaz gömleğinin yakası açıktı bir kaç düğme filan. Kalbi yerinden fırlayıp geri giriyordu. Gömleğinin açık yakasından görünen boynundaki cevşene takıldı parmakları. Sıkıca tuttu. Dua etmekten çoktan vazgeçmişti aslında eski aşklarına dair. Hem ne olacaksa olsundu, hem de illaki olsundu. Yüreği sivri bir ok ile delinmişti artık. Kapanması beyaz elbiseli, yeşil bakışlı, kara gözlü kırmızı kadına mahsustu. Derindi nefesi; alıyor ama veremiyordu. 

       Ölüm ayırana dek değil, ölümün sonsuzluğuna dairdir AŞK..!

       Bir başkasının kalbini, kalbinde taşımaktır AŞK..!

       En derin yaralarına bile kafa tutmaktır AŞK..!

    İşte adam da böyle yaptı. Kafa tuttu geçmişindeki tüm kırgınlıklarına. Afetti, af diledi kalbinden. Artık kadınının kalbini taşıyacaktı göğsünde. Çiçekler yağıyordu gökyüzünden; kırmızı gelincikler, beyaz papatyalar. Seni seviyorum diye bağırıyordu adam, seni seviyorum. Cebinden çıkardı, saçtı yıldızları etrafa; geceden topladığı. 

       "Seven her erkek bir dünya kurarmış kadınına" dedi kadın adama bakarak. Bana dünyamı kurar mısın?

   Seda ATALAY



       

Seda'nın Kalemi

SEVGİLİ ÖMER

Sevgili Ömer, Bugün doğum günün, ben seni aramayacağım. Kutlamayacağım... Ömer,geçenlerde seninle ilgili bir haber öğrendim ve numaranı...